MUSA VE ATEŞ (Fethü´r Rabbani abdulkadir geylani hz)
Musa Aleyhisselam şiddetli hüzün, keder ve
darlığa düşünce, daha önce gizli kalmış olan
sarsılmaz iman ve inancı ortaya çıktı. Gece
karanlığının ve karısının çekmekte olduğu acının
basmasıyla, Allah ona alâmetlerini belli etti,
gösterdi. Bunun üzerine Musa Aleyhisselam,
yanındakilere şöyle dedi:
– Siz burada durun. Ben, bir ateş gördüm, (Ta-Ha,
20:10).
Hz. Musa, şunları demek istiyordu:
– Ben bir nur, bir ışık gördüm. Benim özüm,
kalbim, sırrım ve mânâm bir ışık gördü. Ezelde
hakkımda takdir edilen hüküm geldi. Hidayetim
geldi. İnsanlardan gına geldi. Bana velilik ve
halifelik geldi. Bana, asıl olan geldi. İkinci
derecedeki gitti. Bana hükümdarın bizzat kendisi
geldi. Hükümdarlık ise benden gitti. Firavun
korkusu benden gitti. Şimdi bu korku, Firavun’a
geçti. Artık o korksun.
Hz. Musa, aile efradına bunları söyledikten sonra,
onlara veda etti. Onları Rabbine teslim ederek, bir
nur olarak gördüğü ilâhi tecelliye doğru yola çıktı…
İşte, mümin de böyledir. Allah onu kendisine
yakınlaştırdığı ve zatına yakınlık kapısına çağırdığı
zaman, onun kalbi sağa, sola, öne, arkaya bakar ve
Allah’a giden yönden başka bütün yönlerin kapalı
olduğunu görür. Bunun üzerine nefsine, hevasına,
uzuvlarına, âdetine, aile fertlerine ve daha ilgisi
bulunan neler varsa, hepsine hitaben şöyle der:
Ben, kalbin nurunu gördüm. Onunla dostluk
peydah ettim. O, Aziz ve Celil olan Rabbimden
geliyor. İşte ben hemen ona gidiyorum. Eğer
dönmek mümkün olursa, size gelirim.
Bunları söyledikten sonra dünyaya ve ondakilere,
bütün sebeplere, bütün heva ve heveslere veda
eder. Bütün varlıklara veda eder. Sonradan varolan,
yani ezelî ve ebedî olan Allah’ın dışındaki her şeye
veda eder. Ve Yaratan’a gitmek üzere yola çıkar.
Şüphesiz Allah, onun aile fertlerinin ihtiyaçlarını
karşılar. Kendilerine yardım eder. Bütün sebepleri,
onların ihtiyaçlarının karşılanması için vesile kılar.
Bu iş, gündüz oruç tutup gece namaz kılmakla
olmaz. Nefs, heva, kötü tabiat, cehalet ve kalpte
Allah’tan gayrı şeylerin sevgisi varoldukça, sırf
kaba elbiseler giymek ve değersiz yemekler
yemekle olmaz. Bunlarla hiçbir şey olmaz.
Sır, sırrın sırrıdır. Musa Aleyhisselam, Sina Dağı
tarafında bir ateş görünce, aile fertlerini hemen o
anda, bulunduğu yerde bıraktı. O, ne görmüştü?
Kafa gözü bir ateş, kalp gözü de bir nur görmüştü.
Kafa gözü bir fani görmüş, Kalp gözü ise Hakk’ı
görmüştü. Şanı yüce olan Allah, Hz. Musa’nın
kalbinin ağacından ışıldayan bir ateşi, onun
nefsine, hevasına, sebeplere ve maddi varlığına
göstermişti.