LİSELİ GENÇLER VE YAHYA KEMAL
LİSELİ GENÇLER VE YAHYA KEMAL
Bir edebiyat hocasından dinledim: Bir lise sınıfında Yahya Kemal’in “Açık Deniz” şiiri okunuyormuş. Balkanlar’daki acı ve tarihi Türk muhaceratlerinden (göçlerinden) derin yankılar taşıyan bu şiirin:
Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.
Kalbimde vardı “Byron”u bedbaht eden melâl
Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl…
Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu…
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu…
Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
Rü’yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.
Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular…
Mahzun hudutların ötesinden akan sular,
Gönlümde hep o zanla berâber çağıldadı,
Mısraları okuduktan sonra, hoca talebesine sormuş:
– Şairin, “her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum..,” mısralarındaki özdeyiş ne için, neye karşı duyulmuştur?
– Efendim demişler, şair; “Balkan şehirlerinde dolaşırken tabiî Türkiye’den uzakta bulunuyordu. Duyduğu özleyiş asîl memleketine karşı bir vatan hasreti’dir.”
Hoca merak etmiş, aynı soruyu bazı lise öğrencilerine de soracak olmuş… Çok az istisnalarla hemen aynı cevabı almış…
Görülüyor ki, çocuklarımız henüz kıymetli bir Türk şairinin çocukluğunu Balkan şehirlerinde geçirdiği çağlarda, bu şehirlerin bugünkü Edirne gibi, Bursa ve Ankara gibi bizim öz şehirlerimiz olduğunu hayli zor hatırlıyorlar.
Bu hazin hâfızasızlık, elbette çocuklarımızın kendi kusurları değildir: Biz hayli zamandan beri devlet siyaseti ile mektep tedrisatını birbirine karıştırmış bulunuyoruz. Mekteplerimizde gerçek ilmin ve milli ülkülerin icab ettirdiği bir tedrisat yerine günlük siyasilerimizin emrettiği bir öğretim tutturduk.
Devletimizin halkı ve tabiî sulh siyaseti dolayısıyle Balkanlar’da gözümüz olmadığını, olmayacağını ispat sâikasiyle bu toprakların bizim eski topraklarımız olduğunu çocuklarımıza daha doyurucu bir lisanla haber vermekten çekinir olduk. Yine türlü yakın mâzimizin şereflerini tanıtmak istemediğimiz için de onların hafızasını bir takım çok eski ve kısmen hayalî Türk medeniyetleriyle yorduk.
Halbuki bundan bir müddet evvel bana küçük Balkan devletlerinden birine ait bir harita göstermişlerdir. Bu haritada bizim sevgili İstanbul’umuz o devletin kendi şehirleri arasında görünüyordu. Böyle bir takım kurbağa teşekküllerin bile aşırı büyüme hayalleri yanında bizim, mâzimize âit şerefli hakikatleri unutup gizlemeğe çalışmamız bence millî bir hizmet değildir.
– Nihat Sami Banarlı