İLK İNSAN İLK ÇİFTÇİ İLK DÜLGER
İLK İNSAN İLK ÇİFTÇİ İLK DÜLGER…
Âdem Aleyhisselam ile Havva Validemiz cennette huzur içindedirler. Şeytan onları aldatmaya ahd etmiştir, hile ile yanlarına girer ve ağlamaya başlar. “Yazık! Bu nimetler elinizden alınacak. Çok acıyorum sizlere. Hâlbuki şu meyveden yemiş olsaydınız var ya…”
Çok saf ve temizdirler, birinin yalan söyleyebileceğine ihtimal vermez, inanırlar. Yasak meyveden yer ve cennetten çıkarılırlar.
Âdem aleyhisselam Serendip Adası’na (Seylan) indirilir, Havva Validemiz ise Cidde civarına.
Eş yok, dost yok, bak bak derya, dön dolaş sahra…
İkisi de pişman olur, yüzlerce yıl af diler, yakarırlar. Ta ki Hazreti Âdem “Ya Rabbi Muhammed Aleyhisselâm hürmetine bizi affeyle” deyinceye kadar.
-Sen onu nereden tanıyorsun? Onu yaratmadım ki daha?
-Ya Rabbi baktım adı arş-ı âlâda yazılı senin adınla.
AFÜVVÜN KERİMÜN
(O, affı sever, affeder!) Allahü teâlâ onları Habibinin (sallallahü aleyhi ve sellem) hatırına bağışlar. Âdem Aleyhisselamla, Havva Validemiz Arafat Ovası’nda buluşurlar.
Kavuşmaları göz yaşartıcıdır, asırların ayrılığı hasreti dile kolay… İşte bu yüzden Rahmet Dağı’nı ziyaret eden zevc ve zevceler “Ya Rabbi Âdem babamızla Havva annemize verdiğin ülfetten bizi de nasiptâr eyle” diye niyazda bulunurlar.
Sonra Müzdelife ve Mina üzerinden Mekke’ye gelirler. Âdem Aleyhisselam meleklerin yardımı ile Kâbe’yi bina eder. Ki her sene gelip haccedecektir hayatı boyunca.
YALAN DÜNYA
Sonra Şam’da yerleşirler. Yerkürede kimse yoktur daha. Kendileri eker, kendileri biçer, kendileri öğütür un yaparlar. Hamuru onlar yoğurur, fırını onlar yakar. Hayvan bakar, süt sağar, iplik eğirir, hırka örer, ev kurarlar.
Hayatları meşakkatlidir, yardımcıları yoktur, her şey onlara bakar.
Derken çocukları olur, büyür, boylanırlar…
Tam istirahate hazırlanıyorlardır ki oğullarından Kabil katil olur, Habil düşer toprağa…
La rahate fi’d dünya.
YEK HUN BİN GAM
Havva Validemiz 20 kez hamile kalır, Şit aleyhisselam hariç çocukları her sene ikiz doğar.
Bir kız bir oğlan. Biri kız biri oğlan…
Hazreti Âdem’in şeriatinde ikizlerin nikâhı yasaktır. Oğlanlar bir sonra doğan kızları alır, yuvalarını kurarlar.
Kabil’in ikizi (İklima) çok güzeldir, onu Habil’in alması gerektir ama Kabil razı olmaz.
Açık işaretlere rağmen (sunduğu kurban kabul olmamıştır mesela) isyan eder babasına. Uyuyan kardeşine kıyar, elini kana bular.
O günden sonra dayı, hala, amca ve teyze çocukları ile evlenmeleri emredilir, kuzenler evlilik çağına gelmişlerdir zira.
Âdemoğulları değişik lisanlarla konuşur, tabletler üzerine yazarlar. Semavi kitaplardan tıp, ecza, kimya öğrenir ve uygularlar. Demek ki ilk insanların mağaralarda yaşadıkları külliyen yalan!
MELEKLERİN HOCASI AZAZİL
Ateşin hem nuru hem dumanı vardır. Allahü teâlâ melekleri nurdan, cinleri ise dumandan halk eder.
Melekler daim ibadet ile meşgul olur, Cinler ibadet de eder, isyanda ve tuğyanda da bulunurlar.
Azazil, cin taifesinden abid bir kuldur. Arş-ı âlâda yakuttan bir minber üzerinde oturur, meleklere ders verir zamanla.
Gök ehli ona imrenir. Hatta Cennet meleklerinin reisi Rıdvan “Ya Rabbi” der, “bütün gök tabakalarındaki melekler Azazil’le birlikte taatte bulundular haz aldılar. Birkaç gün de cennete gelse, buradakiler de istifade etseler ondan?
DÜNYA SEVGİSİ
Bu arada yeryüzünde bir taife çoğalır ki günahkârdırlar. Azazil bunları hak yola çağırmak için izin ister Hak teâlâ’dan. Kabul edilir, yeryüzünün idaresini ona verir hatta.
Gel zaman git zaman gönlü dünyaya meyleder, bağlanır bu vefasız toprağa. Eğer Cenâb-ı hak bu vazifeyi elinden alırsa, kabullenemeyecektir galiba.
O günlerde melekler levh-i mahfuzda Allah’a (Celle Celalüh) yakın isimlerden birinin helâk olacağını okurlar. Bu belanın kendilerine gelmesinden korkarlar. Gelip Azazil’den dua isterler. Onlara dua eder ama kendi gelmez aklına.
Cennet kapısında “Benim bir kulum vardır. Onu çeşitli nimetlerle mükerrem kıldım, yerden göğe, gökten cennete ilettim. Sonra bir şey emretsem yapmaz!” yazısını görür, “o şahsa” lanet eder kendi hakkında bir endişe duymaz.
KİM BU ŞEYTAN?
Levh-i mahfuzda “euzu billahimineşşeytanirracim”
-Kullarımdan bir kuldur, nice nimetler veririm de yine emrimi dinlemez. Ben de onu zelil ve hakir eyler, tart ederim.
-İlahi onu bana göster, helak edeyim.
-Yakında görürsün!
İLİM AMEL İHLÂS
İblisin gökyüzünde Cenâb-ı hakka ibadet etmediği bir karış yer kalmaz. Hem âlim, hem de abiddir. İlim, amel tamam da ihlâs olmayınca.
Âdem aleyhisselama doğru secde emri verilince kibrinden secde edemez ve kovulur haddi aşmış bir melun olarak.
Hâlbuki Hazreti Âdem ve Havva boyun büker sığınırlar: ”Ey Rabbimiz” derler, “biz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bağışlamaz, esirgemezsen, zarara uğrayanlardan olacağız.”
İblis kendi suçluluğunu asla kabul etmez, nedamet duymaz, affını istemez. Ve en fenası Allah’ın rahmetinden ümidini keser.
O ki “Âdem yüzünden bu hâle geldim ben de onun evlatlarından intikam alırım” der.
Cenâb-ı hak ona “Sana kıyamete kadar izin verdim. Ama sen senin gibi habisleri yanına alırsın. İhlâslı kullarımı kandıramazsın” buyurur. Müminleri onun şerrinden korur.
GURUR KİBİR
İblis, Musa aleyhisselama gelir.
-Ey Musa, Rabbine ‘Mahlukûndan birisi tevbe etmek istiyor’ diye haber verir misin?
Allahü teâlâ vahiy yoluyla Hazreti Musa’ya bildirir “Ey Musa, sana gelene çağrısına icabet ettiğimi söyle. Âdem’in kabrine secde ettiği takdirde kendisini affedeceğim!”
İblis öfkelenir: “Ben onun dirisine secde etmedim, ölüsüne mi edeceğim?”
ÂDEM ALEYHİSSELAMIN DUASI
Allâhümme ecirnâ min’en-nâr ve edhılne’l-Cenne-te mea’l-ebrâr, bi fazlike ve keremike yâ azîzü yâ ğaffar, Allâhümme yâ muhavvil’el-havli ve’l-ahvâl, havvil hâlenâ ilâ ahsen’il-hâl, rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir lenâ ve terhamnâ le nekûnenne min’el-hâsirîn.
“Allahım! Bizi cehennemden koru. Ey bağışlaması bol yüce olan Allahım! Lütuf ve kereminle bizi ebrarla (faziletli kişilerle) birlikte cennete koy. Ey güç ve hâlleri değiştiren Allahım! Bizim hâlimizi en güzel hâle çevir. Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz.”
– İrfan Özfatura