Bir Mürşidin Hikayesi
Dergahlara Sohbetlere gelemeyenler iyi dinlesinler;
Zamanin birinde Dergaha uzun süredir gelmeyen sofisini ziyarete giden bir mürşidin hikayesi…
Bir kış günü talebenin kapısını çalar hocası.Talebe bakarki hocası ayağına kadar gelmiştir.
Utanır, mahçup bir edayla içeri davet eder hocasını..
Hocası selam verir yanmakta olan ocağın başına oturur, alır eline maşayı karıştırır ateşi.
Sükut sohbeti bir müddet sürer.Sofi daha sonra içeri gider ikram için bir tas dolusu hoşaf getirir. Hocasına ikram eder,hocası yine sükut halde ateşi karıştırmaktadır. sessizce…Bir kor alır ateşten ayırır kenara bir müddet bekler korun ateşi söner.
Derki ;
Evladım bak ateşten ayrılan kor nasılda söndü, ateşini yitirdi. Bunun tekrar yanması için ateşe girmesi gerek.
Aynen bunun gibi sofide Allah aşkı ve muhabbetini murad ediyorsa sofilerden ve dergahtan ayrı kalmayacak,eğer ayrı kalırsa bu odun gibi söner kimseye bir faydası olmaz.
Sen sen ol bir daha dergahtan uzaklaşma der ve geldiği gibi gider.
Hikaye bitti, biz alacağimiz hisseye bir bakalım….
Ebu Turab Nahşebi hz.leri derki:
Bugüne bakarım,dün geçti,yarın varmı?
Gençliğine güvenme, ölen hep ihtiyarmi?
Evet.
Azrail (a.s)ile randevu ne zaman bilinmez.Hep birlikte sönük korlar olmamak ve etrafımıza da aşk taşımak istiyorsak önce kendimizi düzene koyarsak, gerisi kendiliğinden düzelir inşallah….